2022-11-18 21:12:00
ÖZGEÇMİŞLER:
Bazen özgeçmişlerde yazarız veya genelde kendimizi tanıtırken de söyleriz ya; “Evliyim. Esra ve Burak adında biri kız biri erkek iki çocuğum var.”
Haydi evli olduğunuzu yazdınız, söylediniz; böylece evlilik kurumuna karşı birisi olmadığınız, maazallah feminist falan olmadığınız büyük ölçüde doğrulanmış, garantiye alınmış oldu.
Çocuğunuz olduğu ve hatta sayısına yer vermeniz de bir yere kadar mazur görülebilir. Çünkü çocuk yapmak ciddi sorumluluk işidir. En azından bu sorumluluktan kaçmadığınız kesin şekilde ortaya çıkmış olur. Esasen o konuda gereken tedbirleri almayacak kadar ihmalci ve hatta sorumsuz olduğunuzun düşünülmesi ihtimali de vardır ya neyse…
Çocuk sayısının daha birçok yönden önemi olabilir. Mesela üç ve daha fazla çocuk sayısı, hemen siyasi bir kanaat oluşturabilir. Tavsiye üzerine çocuk sayısını artırma ihtimali akla gelir hemen. Ayrıca, etnik köken konusunda yorumlara ve tahminlere de yol açması kaçınılmazdır. Yine çok sayıda çocuğun varlığı; eş sayısını da akla getirip tereddütleri mucip olabilir…
Çocukların cinsiyetleri de yabana atılır malumattan değildir. Çünkü “biri kız, biri erkek..” gibi ideal bir evlat kombinasyonuna sahip olmanın haklı gururu yanında, “üç kızım var.” demenin rahatsızlık verici durumunu düşünün. Yine “üç erkek evladım var.” derken yaşanan, bir türlü kız evlat bulamamanın izah edilemez sıkıntılı hâlini…
Ancak çocuklarının isimlerini belirtmek ise en ilgi çekici olan ifşaatlardır. Sanki dinleyenler hemen çocuklarımızın isimlerini merak edeceklerdi de bu meraklarını gidermiş olduk… Esasen çocuklarımızın isimleri, bazen cinsiyetlerini belirtmeyi unutarak, o konudaki dayanılmaz merakı gideremediğimiz zaman yardıma yetişen önemli bilgilerdir. “Esra ile Burak adlarında iki evlat” demek, “Biri kız, biri erkek iki evlat demektir.” çünkü. Ama her zaman bu konu böyle kendiliğinden apaçık bilgilendirici ve garantili olmayabilir. Mesela; “Yaşar ve Muzaffer isimlerinde iki evladım var. “ gibi belirsizlik yaratan durumlarda, mutlaka cinsiyetlerini de belirterek merakı gidermek gerekir. Aksi halde yorum yoluyla veya istatistiklere dayanarak, ihtimal hesaplarıyla sonuca gitmek kesinlikle tavsiye edilmez. Çünkü yukarıdaki örnekte; iki erkek, iki kız, bir kız bir erkek olmak üzere üç ihtimal de mümkündür…
Aslında; çocukların isimleri de kendileri için değilse bile ebeveynleri için çoğunlukla şaşmaz göstergelerdir. Hatta birçok kişi; çocuklarının isimlerini, bazen özellikle de birilerine, bir yerlere mesaj ve göz kırpma anlamında ifşa ederken bazen de karşı tarafta yaratacağı algının tereddüdünü yaşar.. Mesela; ÇYDD’ye burs veya herhangi bir başvuruda Muhammed, Mücahit gibi isimlerin bıraktığı etkiyi düşünmek zor değil. Aynı şekilde; dini hassasiyetleri güçlü olan bir işverenin önüne; “Evliyim. Devrim, …Mahir, Ulaş, …çocuklarım var..” şeklinde bir özgeçmiş koymuş olsanız şansınız ne kadardır acaba?
Ayrıca, o vakte kadar çocuğun olup olmadığını bilmeyen, muhtemelen biraz sonra da zaten unutacak olan birine, sanki “kanka” olacakmışız gibi açılıp saçılmanın, dökülüp serilmenin ne anlamı varsa!
Hele konu eğitim oldu mu, akan sular durur. Özgeçmişlerdeki en eğlenceli bölümlerden biri de eğitimle ilgili bilgilerin olduğu satırlardır. Çünkü eğitim konusunda çok dikkatliyizdir. Hani, eğitime çok önem veren insanlarız ya! Her vesile ile, eğitimle ilgili geçmişimizi ve bu konudaki başarılarımızı mutlaka dile getirmemiz şarttır. Şarttır, çünkü başka insanlara örnek olunmalıdır. Bu yüzden Cv’lerde mutlaka eğitim konusuna ayrıntılı olarak yer veririz. Haydi lisans üstü veya üniversite eğitimini belirttin. Cv’de lise, ortaokul, hatta ilkokul bilgilerinin yeri nedir? Evet, cv’lerin çoğunda insanlar “mezun olduğu” ilkokulun adını bile yazıyor. Mesela avukatlık bürosuna sekreter, avukat katibi olarak işe girmek için başvuran birçok kişinin özgeçmişinde; okuduğu okulları detaylı olarak saydığını, özellikle ilköğretimini yaptığı okulu da özenle belirttiğini gördüm.
Demek ki; “Tamam, falan semtteki, filan ilkokulu başarıyla bitiren bu arkadaşı, diğer eğitim basamaklarını boşver, ama sırf bu yüzden işe almam gerekir, diyen bazı işverenler var. Var ki, böyle cv’ler var.
Ama hiçbir özgeçmişte anaokulu ve kreş eğitimleriyle ilgili bilgilere rastlamadım. Bu eksiklik anaokulu ve kreş eğitimlerinin niteliğine gereken önemin verilmiyor olması gibi bir ayıptan mı kaynaklanıyor, yoksa özgeçmişine anaokulu ve kreş eğitimini yazabilecek deneyime sahip olanların henüz cv kullanma yaşına yeni yeni gelmelerinden mi, bilemedim…
Hazır yol açılmışken, cv’lerde artık anaokulu ve hatta kreş bilgilerine de mi yer versek!
İş tecrübesi konusu ise başlı başına bir derya. Bir haftalık okul stajlarından, on beş günlük hobi kurslarına, yaz tatilinde can sıkıntısından birkaç gün takınılan ekstra işinden komşunun işyerine yardım için geçirilen vakitlere kadar bütün “muhteşem” tecrübeler özgeçmişte yer almazsa katiyyen olmaz. Üstüne üstlük, “ne iş olsa yaparım” demenin Türkçedeki 29 farklı şekilde ifadesi de mutlaka özgeçmişlerde yer almalıdır. Almalıdır ki, özgeçmiş sahibinin her işin üstesinden muvaffakiyetle geleceğinden, her türlü zorluğun altından zorlanmadan kalkacağından emin olunsun. Gerisi de işverenin, başvuran için en uygun pozisyonu bulmasına kalacaktır. Eh, o da biraz kafa yorup, en münasip iş pozisyonunu bulacaktır herhalde.
Bu kadar latifeden sonra sözü; herkesin işine en uygun personeli, kendine en münasip işi bulabilmesi ve bütün çalışanların emeğinin hakkını eksiksiz alabilmesi temennisiyle bitireyim.
Zafer Uğur