2023-07-26 12:41:00
Memleketimizde sigortasız işçi çalıştırma sorunu, maalesef, geçmişten beridir
mevcut. Bu sorunun müsebbiplerinden şüphesiz birincisi prim ödemekten kaçınan
işverenler olsa da işverene ağır yük yükleyen sigortacılık sisteminin de payının
olduğunu reddetmek realite ile bağdaşmaz. Aynı husus vergilendirme için de caridir.
Yüksek vergi oranları neticesinde maalesef vergi vermek istemeyen ve bu sebeple
de vergi kaçıranlara şahit olunabilmektedir. Vergi ile ilgili görüşlerimizi başka bir
yazıya bırakarak sigortacılıkta önemli bir yeri olan hizmet tespit davasına
odaklanalım.
Hizmet tespit davası, sigorta kaydı yapılmayan işçi tarafından ilgili işverene
karşı açılan ve sigortasız olarak çalıştığı sürenin tespit edilmesi amacıyla açılan bir
davadır. Bu davanın neticesinde sigorta primi yatırılmayan işçinin primleri işveren
tarafından yatırılmasına karar verilir ve ayrıca işverene para cezasına da
hükmedilebilir. Böylece sigortasız olarak çalıştığı yıllar da prim gününe işlenen
işçinin emeklilik hakkının belirlenmesinde önemli bir adım atılmış olur. EYT’nin
gündemde olduğu son aylarda hizmet tespit davasının ehemmiyeti daha da artmıştır.
Hizmet tespit davasının açılabilmesi için en önemli şartın ise hak düşürücü
süreye riayet olduğu söylenebilir. Zira, hizmet tespit davası, işçinin işten ayrıldığı
tarihten itibaren 5 yıl içinde açılmalıdır. Buradaki 5 yıllık süre, hak düşürücü süredir.
Hak düşürücü süreler, mahkemeler ve hakimler tarafından re’sen yani herhangi bir
talep olmaksızın dikkate alınır ve dava reddedilir. Dolayısıyla da işçi davayı
kaybetmiş olur ve dava açmak için yapmış olduğu bütün masraflarla birlikte işveren
tarafının avukatının vekalet ücretini de ödemek zorunda kalır. Binaenaleyh hizmet
tespit davası açılırken söz konusu hak düşürücü süreye son derece dikkat
edilmelidir.
Sigortacılık Sistemi İle İlgili Mülahazalar
Sigortacılık sisteminin her ne kadar hukuk ile irtibatının mevcudiyeti
kaçınılmaz olsa da ayrı bir uzmanlık sahası olduğunu kabul ederek birkaç kelam
etmek isteriz.
Sigortacılık sisteminin tam manasıyla ve sorunsuz bir şekilde adeta tıkır tıkır
işleyebilmesi için devletin kafi seviyede zengin olması büyük ehemmiyet arz
etmektedir. Aksi halde maliyenin üstüne çok yük biner ve bu da sigortacılık
sisteminin çökmesine sebebiyet verebilir. Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri gibi
süper güç kategorisinde gösterilen zengin ve güçlü bir devlet dahi sigortacılık sistemi
açısından Türkiye kadar ileri seviyede değildir. Keza Fransa gibi nükleer enerji
üreten ve sömürgeleri sebebiyle çok zengin olan bir devlet de geçtiğimiz aylarda
emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkartmak gibi radikal ve popülist olmayan bir karar aldı.
Hatta bu karar yüzünden Fransa’da günlerce grev gösterilerine şahit olundu.
Gelelim memleketimize, Türkiyemize. Evet, elhamdülillah, zenginleşiyoruz ve
gelişmekte olan ülkelerin içerisinde belki de ilk sıralardayız. Fakat son EYT
düzenlemesiyle birlikte sigortacılık sisteminin üzerine daha da yük binmiş oldu. 44-45
yaşındaki insanların dahi -ki çalışmak için en verimli zamanlardır- emekli olduğunu
duymak bazı insanları -haklı olarak- son derece endişelendirmektedir. Ayrıca yüksek
işsizliğin olduğu Türkiye’de erken emekli olan genç vatandaşların tekrardan çalışma
hayatını atılacağı öngörüldüğünde birden fazla problemin meydana gelebileceği
kaçınılmazdır. Ayrıca asgari ücretlerde yapılan artışlar ile birlikte ödenen sigorta
primlerindeki artışlar da işlerini yeni kurmuş olan müteşebbisler için zorlayıcı
olabilmektedir.
Av. Ahmet Can ŞİLİT