2023-08-18 10:36:00
HEKİMCE
Herkese iyi haftalar dileyerek bu haftaki konumuzu bu yaz sıcaklarından biraz çıkarak uzmanlık alanım olan konulardan birisini seçerek başlamak istedim. Tüm erkeklerin ismini duyduğu ama organ olarak bir türlü anlayamadıkları meşhur prostat ve onun hastalıkları…
Bu soruyu normal insanların yanı sıra birçok sağlık çalışanı bile bilemeyebiliyor. Çünkü prostat; karaciğer, böbrek veya kalp gibi bilinen görülen bir organ değildir. Prostat normal ağırlığı 25-40 gr arasında olan kestane şeklinde bir organdır. Prostat ve ona eşlik eden yarımay bezlerinin en önemli işlevi erkek menisindeki sıvıyı üretmektir. Bu sıvı sayesinde sperm hücreleri dış ortam 2 ile 3 gün boyunca hayatta kalabilmektedir. Bu sıvı içerisinde şeker gibi besin maddeleri ile hücre yaşamına uygun tuzlu su bulunmaktadır. Bu sıvı içerisindeki hafif yüksek pH değeri ile bazik bir ortam sağlamaktadır. Bu sayede spermler, kadın üreme sistemindeki canlılığını ve hareketliliğini koruyarak döllenmeyi gerçekleştirebilmektedir. Prostatın vücut içerisindeki konumundan dolayı büyümesi halinde idrar kanalına direkt baskı yapabilirken prostat kanseri de erkeklerin en sık gözlenen kanseridir.
Prostat anatomik olarak idrar kesesi (mesane) ile penis içerisine devam edecek olan üretra yani idrar kanalı arasında yer alır. İçerisinden idrar kanalı geçer ve prostat meniyi direkt olarak idrar kanalına boşaltır. Prostatın yerini dışarıdan görmek imkansızdır. Konum olarak testis torbasının bittiği yer ile makat arasındaki kalan bölgenin derininde yer alır. Makatın devamı olan kalın bağırsağın ise hemen önünde yer alır. Bu yüzden prostat muayeneleri makattan parmak yolu ile yapılır.
Prostatın 3 temel hastalığı vardır; iyi huylu büyümesi, kanserleri ve enfeksiyonları.
C.1. Prostatın İyi Huylu Büyümesi
Prostat diyince ilk aklımıza gelen şey prostatın iyi huylu büyümesidir. Falan amcada prostat varmış, falan dedemizde prostat varmış gibi lafların içinde kastedilen prostatın büyümesidir. Prostat erkeklerde penis oluşumuyla beraber başlar ve tüm erkeklerde anne karnından bu yana mevcuttur. İleriki yaşlarda prostatın büyümesi ise prostat hastalığını ortaya çıkarır. Özellikle 45-50 yaşlarından sonra prostat, erkeklik hormonu (testosteron) maruziyeti ile büyümeye başlayabilir. Kimi erkeklerde hiçbir zaman normal boyutunu aşmaz iken kimilerinde büyüyerek idrar yapmayı zorlaştırır. İdrar yapmayı zorlaştırmasına rağmen ilaç tedavisi ya da ameliyat yapılmaz ise prostat mesane çıkışını tamamen kapatabilir. Tamamen kapanan mesane idrarı boşaltamaz ve böbreklere doğru idrarın geri kaçışı olur. Bu da böbrek yetmezliğine gidecek kadar ağır hastalık yapabilir. İdrar yapmada zorlanma, idrar kaçırma, sık sık idrara gitme, idrar tazyiğinde azalma, çatallı işeme vb. durumlarda üroloji doktoruna başvurulmalıdır.
C.2. Prostat Enfeksiyonu/İltihabı yani “Prostatit”
Biz ürologlar açısından en sevmediğimiz hastalıklardan birisi de prostat iltihabi olan prostatittir. Latincede herhangi bir organın sonuna –it takısı eklemek iltihap manasına gelmektedir. Apandis organı ve apandisit hastalığı gibi; prostat organın adı, prostatit ise prostat iltihabıdır. İdrar içerdiği üre nedeniyle bazı bakteriler açısından uygun üreme ortamı oluşturmaktadır. Bu yüzden idrar ile başlayan iltihabın prostata da iştirak etmesi halinde prostat enfeksiyonu oluşur. Özellikle ani başlayan ateş, idrar yapmada zorlanma, idrar yaparken yanma, cinsel ilişki sonrası boşalmada ağrı, menide renk değişikliği vb. gibi durumlarda prostat iltihabı aklımıza gelmektedir. Uzun süren antibiyotik tedavileri ile bazı hastalar tam tedavi olabilse de bazı hastalarda prostat iltihabı kronikleşir ve özellikle soğuk havalarda atak yapabilir. Tedavisi uzun sürebilen zor bir hastalıktır. Fakat görülme sıklığı prostat büyümesi kadar sık değil daha az rastlanılan bir durumdur.
C.3. Prostat Kanseri
Prostat kanseri her erkeğin mutlaka ama mutlaka bilmesi gereken bir kanserdir. Tüm kanserleri topladığımızda bir erkeğin yakalanma ihtimali en fazla olan kanser prostat kanseridir. Yani erkeklerde görülen en yaygın kanser prostat kanseridir. Bu kadar kanser vurgusu yaptıktan sonra tespit edilmesi de o kadar kolay bir hastalıktır. Kanser olarak adı kötü olsa da prostat kanserinden ölüm oranları düşüktür. Cerrahi tekniklerin gelişmesi, ışın tedavileri, hormon tedavileri ve uygun kemoterapiler bu başarıyı sağlamaktadır. Özellikle kanda basitçe yapılan PSA testi ile kanser teşhisi koyulabilmektedir. Ayrıca makattan muayene ile prostat yüzeyi incelenebildiğinden kanser direkt el ile de tespit edilebilmektedir. Günümüzde Türk erkekleri makattan muayene konusunda önyargıları ve çekinceleri olmasından dolayı üroloji bölümlerine gitmekten kaçınmaktadırlar. Bu durum doktorları da etkilemiş olduğundan artık makattan muayeneyi çok mecbur kalmadıkça yapmamaktadırlar. Artık 45 yaşını geçmiş her erkek mutlaka Üroloji bölümüne ya da aile hekimine başvurup kanda PSA testi ile prostat kontrolünü yaptırmalıdır. Erken teşhis edilen prostat kanseri “radikal prostatektomi” denilen ameliyat ile tamamen evet tamamen tedavi edilebilmektedir. Ameliyat olması riskli hastalara da ışın tedavisi verilerek prostat kanserinden kurtulmaları mümkündür ve hormon tedavilerinin de başarı oranı yüksektir. Maalesef tanıda geç kalınmış prostat kanserleri özellikle kemiklere ve iç organlara sıçrama yapıp insan hayatına son verebilmektedir.
Bir Türk hekimi olarak şu örneği vermeyi hep sevmişimdir; Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal prostat kanseri ameliyatı için 1992 yılında Amerika’ya gitmiştir. Üroloji uzmanı Dr. Peter T. Scardino tarafından prostat kanseri ameliyatı yapılmıştır. Bu ameliyat günümüzde Eskişehir’deki hastanelerimizde tabiri caizse köylü Mehmet’e bile yapılmaktadır. Eskiden cumhurbaşkanımız ameliyat olmaya Amerika’ya giderken artık yurtdışından insanlar ülkemize gelmektedir. Bu başarıda payı olan tüm Türk Hekimleri’ne buradan ben de teşekkür ederim. Maalesef bu kadar imkan bu kadar uzman doktor var iken hala çok gecikmiş kanser vakalarına rastlamaktayız.
Son söz olarak erkek olan herkes 45 yaşından sonra prostat hastalıkları ile kontrolünü yaptırmalıdır.