2021-11-10 11:42:00
Yine o ses!
Uzun uzun, acı acı çalan siren sesi.
Geldi mi yine o kara gün?
Durun, durdurun her şeyi, herkesi!
Dünyanın görüp görebileceği en muhteşem insanı anıyoruz...
83 yıldır ölmeyen bir kahraman,
83 yıldır hasret duyulan bir lider,
83 yıldır yeri dolmayan boşluk...
Her 10 Kasım’da daha bi artıyor kalbimin sızısı. Saatler 09.05’i gösterdiğinde zamanın durduğunu hâlâ iliklerime kadar hissedebiliyorum.
Daha 6 yaşında, okulun bahçesinde küçücük yüreğimle bağıra bağıra andımızı nasıl okuyorsam, İstiklâl Marşı’mızda nasıl heyecan duyuyorsam... sana duyduğum saygı da, özlem de, minnet de hâlâ aynı ATA’m. Milyonda bir gelirdi senin gibisi, ne mutlu bize ki o şanslı millet biz olduk.
Seni sevmek için, anlamak için vicdan sahibi olmak yeterli. Çünkü ancak; çıkarları olmayan, vatansever, gerçek bir asker, kusursuz bir öğretmen, eşsiz bir önder... sevilir.
Yalnızca şimdi değil, 1938’den beri sana ihtiyacımız var ATA’m. Sevgine, ileri görüşlülüğüne, bizleri sahiplenmene, çocukları sarıp sarmalamana... Vatandaşın omzuna elini koyup dertleşmelerini, gençlerin gözlerinin içine umutla bakmalarını, başı dik, kendini ezdirmeyen, ne yaptığını bilen Türk Kadını’na gururla gülümsemeni, gördüğün her çocuğa eğilip, ellerini tutup, baba gibi sevmelerini... her şeyini özledik ATA’m. Ve bunların hepsi, sen hayatta olsaydın olurdu.
Kaç ülkenin çocuklarına bayram hediye edilmiş?
Kaç ülkenin gençlerine koca bir vatan emanet edilmiş?
Kaç ülkenin kadını baş tacı olmuş?
Kaç ülkenin tarihinde böylesine destanlar, devrimler... var?
Kaç lider 83 yıldır gözyaşlarıyla hatırlanıyor?
Seni yok sayan hadsizlerden bahsetmeyeceğim bugün. Benim için, bizler için onlar YOK! Seni sevmek, anmak varken kirletmeyeceğim zihnimi de, kalemimi de...
Dünyayı dize getirmiş bir komutan,
Yüzlerce kitap okumuş bir edebiyat aşığı,
Onlarca kitap yazmış bir yazar,
Kendini eğitime adamış bir Başöğretmen... varken konuşmamız gereken, hayatı asalak gibi geçirenleri düşünmek istemiyorum.
O masmavi gözlerindeki yorgunluğu biz biliyoruz ATA’m. Gencecik Mustafa Kemal, nasıl bu kadar çabuk çöktü biliyoruz, elleri neden titriyor biliyoruz, neden az uyuyor, neden çok düşünüyor biliyoruz. Kendi hayatından vazgeçmiş birisi böyle bir yaşamı seçer ancak. Aslında ne kadar kolay; “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demek, oturduğun koltuğun sefasını sürmek... Ve ne kadar kıymetli zor olanı başarmak. Halkının yanında olup, gençlere “sizinle gurur duyuyorum” demek, çocukların ellerinden tutup, onlarla çocuk olmak, en büyük kazancını “milletinin sahip olduğu huzur ve özgürlük” saymak... Bin kez gelsen dünyaya, bin kez aynı yaşamı seçerdin eminim. Bin kez kurtarırdın bu vatanı, bin kez daha uyumaz, bin kez daha savaşırdın. Ve bizim sana olan minnetimiz bin kez aynı olurdu.
Seni anlatmak büyük haz ve gurur benim için. “Atatürk yaşasaydı beni sever miydi anne?” diyen kızıma ağlayarak sarılıp, “gurur duyardı” demek...
Kelimeler yetmiyor ATA’m... Seni görmeyi öyle isterdim ki... Yaşadığın çağda yaşamayı, korkmadan evlatlarımı büyütmeyi... Açtığın yol, gösterdiğin hedef bizler için hep aydınlık. O yol hep umut dolu, emanetlerin ise bizler için hazine. Kitaba, bilime... aşık, cehalete düşman bir nesil gelecek, söz. Hayatta en hakiki mürşit “ilim” olarak kalacak, birinci vazifemiz; Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek olacak, cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş olsa da ;
“Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk Ulusuna adarız.”
SAYGIYLA ve ÖZLEMLE...
RUHUN ŞAD OLSUN ATA’m...