Çelebi, "Betonun ötesine geçmek, yeşil ve mavi altyapıları inşa etmek; şehirlerin, yoğun yağışlar gibi iklim değişikliği kaynaklı etkileri yönetme becerisinin anahtarıdır."
Yeşil 13/10/2022 12:51 13/10/2022 12:51
Uzmanlar, beton yerine doğal unsurlar kullanılarak altyapıları oluşturulan sünger şehirlerin, birçok afeti önlemenin yanı sıra iklim değişikliği ve kuraklıkla mücadelede de fayda sağlayacağını belirtiyor.
Yağmur suyunu absorbe eden, böylelikle sel ve taşkınların oluşmasını önlemeye ek olarak yağışların yer altı suları olarak nehir ve göllere kazandırılmasıyla kuraklıkla mücadeleye de katkı sunan "sünger şehir" kavramı, afet riskini önlemede son dönemde öne çıkan alternatiflerden biri.
Sünger şehir kavramının temeli, yoğun yağışları ve iklim değişikliğinin diğer etkilerini yönetmek için bitkiler, ağaçlar, yapraklar, göller ve göletler gibi doğal altyapıyı kullanmaya dayanıyor.
Dünya Ekonomik Forumu'nun "2030'a kadar Bioçeşitli Kentler: Kentlerin Doğa ile İlişkisini Değiştirmek" adlı raporu, şehirlerde doğal altyapıların kullanılmasının, sadece taşkın yönetiminde etkili olmakla kalmayıp aynı zamanda insan yapımı alternatiflere göre ortalama yüzde 50 daha uygun maliyet ve yüzde 28 daha fazla katma değer sağladığına dikkati çekiyor.
Asfalt ve beton yapılar sel, aşırı sıcaklar ve hava kirliliğine yol açıyor
13 Ekim Dünya Afet Risklerinin Azaltılması Günü dolayısıyla soruları yanıtlayan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkan Danışmanı ve Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Başyazarı Doç. Dr. Şiir Kılkış, sünger şehirlerin doğal yüzeyleri koruyan ve artıran özelliklere sahip olduğunu belirterek, bu tür kentlerin yağmur suyunu emebilen, depolayan, temizleyen ve doğal ortamlara yavaşça aktarabilen kentsel yeşil ve mavi altyapı tabanlı çözümleri kapsadığını kaydetti.
Sünger şehirlerin, kentsel alanların içerisine doğanın getirilmesi, yeni doğal ortamların ve kent ormanlarının oluşturulması, doğal alanların korunması, asfalt ve beton ile kaplı yüzeyin en aza indirilmesi ile oluşturulduğunu belirten Kılkış, "Türkiye'de sünger şehirler oluşturmak kesinlikle mümkün ve gerekli." dedi.
Kentlerin ulaşım odaklı planlanması yerine insan ve çevre odaklı planlanmasının yeşil ve mavi altyapıların artırılması açısından önem taşıdığını ifade eden Kılkış, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sünger şehirler esasen doğa temelli çözümler kapsamında yer alan çeşitli imkanlar demetini de temsil ediyor. Su geçirgen yüzeylerden oluşan yaya yolları, kaldırımlar ve sokaklar mümkün olduğu gibi şehir ortamında yetişen ağaçların, parkların, ormanların, göletlerin, ırmak ve nehirlerin, kıyısal alanların ve hatta bitki örtülerinden oluşan bina yüzeylerinin ve yeşil çatıların kentsel alanlarda artırılması da bu çözüm demetinin parçasıdır."
Bu yıl yayımlanan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporunda kentsel alanlardaki doğa temelli çözümlerin önemine vurgu yaptıklarını aktaran Kılkış, Türkiye'de gerçekleştirilen İklim Şurası tavsiye kararlarında da doğa temelli çözümlerin öne çıktığını ve karbon yutak alanlarının önemine değinildiğini hatırlattı.
Sünger şehirler birçok afeti önlüyor, enerji tasarrufu sağlıyor
Sünger şehirlere yönelik çözümlerin çoklu faydalar sağlamaya açık olduğunu belirten Kılkış, "İklim değişikliği nedeniyle tüm dünyada sıklığı ve şiddeti artan aşırı yağışlar, seller ve aşırı sıcaklar ile kuraklık gibi birbirinden farklı durumlara karşı tüm şehirlerimizde sera gazı salımlarının azaltılmasına ek olarak sünger şehir yaklaşımının dahil olduğu doğa temelli çözümlerin yaygınlaştırılması büyük önem taşıyor." görüşünü paylaştı.
Kılkış, sözlerine şöyle devam etti:
"Sünger şehirler, kentsel alanları, doğal su döngüsüne bir engel olmaktan çıkarıp bu alanların su döngüsünün uyumlu bir parçası olmasına hizmet ediyor. Yağmur suyunun yönetilmesi için kullanılan beton tabanlı gri altyapılara olan ihtiyacı ve suyun merkezi bir biçimde arıtılması için harcanan enerjiyi de azaltıyor. Hasat edilebilen yağmur suyu, döngüsel olarak peyzaj sulama ve kentsel tarım için de kullanılarak daha kurak zamanlara yönelik su güvenliğinin temin edilmesi için de yararlar sağlayabiliyor."
Kentsel alanlarda yoğunlaşan ısıyı tutan betonlaşma ve asfalt yolların, kırsal alanlara göre ortam sıcaklığının ortalama en az 1 derece daha yüksek olmasına yol açtığını vurgulayan Kılkış, sulak alanların, yaygın bitki örtülerinin ve yetişkin ağaçların kentsel alanlarda doğal serinleme sağladığının, kentsel ormanların ise karbon yutağı işlevi gördüğünün altını çizdi.
Çin'deki sünger şehir örneği
Dünyada sünger şehirlerin, sürdürülebilir kentsel su yönetimi için daha esnek ve maliyet etkin çözümler olarak hızla yaygınlaştığı bilgisini paylaşan Kılkış, Çin'in, sünger şehirler girişimi kapsamında, kentsel alanların yüzde 80'lik bölümünde yağmur suyunun yüzde 70 oranında emilmesini veya geri kullanımını hedeflediğini bildirdi.
Ekolojik şehir olmayı hedefleyen Çin'in Şian kenti yakınındaki bir yerleşim alanından örnek veren Kılkış, burada yapılan çalışmalar hakkında şunları anlattı:
"İnsan ve çevre odaklı kentsel planlama yaklaşımının benimsendiği ilk 7 yılda, kişi başına 21 metrekare yeşil alan olmak üzere toplamda 2,4 milyon metrekare alandan fazla ekolojik alan, 50 kilometre uzunluğunda geçirgen yüzeyli sünger yollar ve 1,4 milyon metrekare yeşil park alanı oluşturuldu. Kentsel alanın yüzde 50'sinin doğal yüzeyler ile kaplanması sağlandı. Sonuç olarak kentsel ısı adasının ortalamada 1 derece düşürülmesi ve su güvenliği açısından su kıtlığına karşı yer altı su seviyesinin yaklaşık 3,4 metre yükselmesi mümkün hale geldi."
"Yeşil ve mavi altyapı teşvik edilmeli"
Şehirlerin seller ve kuraklıkla baş etme konusundaki doğal yeteneklerini artırıcı çözümler üzerine çalışan küresel mühendislik ve danışmanlık şirketi Arup'un iklim ve sürdürülebilirlik lideri Özgür Can Çelebi ise iklim değişikliğinin etkilerini yönetmek için toprak, geçirgen yüzeyler, bitkiler, ağaçlar, yapraklar, göller ve göletler gibi doğal yeşil ve mavi altyapı kullanımının teşvik edilmesi gerektiğini kaydetti.
Çelebi, "Betonun ötesine geçmek, geçirgen yüzeyleri artırıp yeşil ve mavi altyapıları inşa etmek; şehirlerin, yoğun yağışları ve aşırı sıcaklık olayları gibi iklim değişikliği kaynaklı etkileri yönetme becerisinin anahtarıdır." yorumunda bulundu.
Kent merkezlerindeki bitkiler ve ağaçlardan oluşan yeşil, nehirler ve göllerden oluşan mavi ve binalarla sert yüzeylerden oluşan gri miktarları ölçmenin mümkün olduğunu anlatan Çelebi, şehirlerdeki mavi-yeşil altyapısını geliştirmek ve artırmak için planlar oluşturmanın önemine dikkati çekti.
Türkiye'de sünger şehirler oluşturmanın kesinlikle mümkün olduğunu belirten Çelebi, "Çalışmalarımızın, ülkemizde de daha fazla şehrin kendi mevcut durumlarını değerlendirmeye ve yağmur suyunu absorbe etmeye yönelik doğal çözüm yollarını aramaya teşvik edeceğini düşünüyoruz." dedi.
Doğaya dair çözümlerin her şehirde farklılık gösterdiğine vurgu yapan Çelebi, dünyadaki sünger şehirlerden örnekler vererek "Şangay, şehir içinde entegre bir su döngüsü için yenilikçi bir mavi, yeşil ve gri yaklaşımı izlemektedir. Arnavutluk'un Tiran kenti, şehrin kentsel çevresine ormanlar, çalılar, tarım arazileri ve rekreasyon alanlarından oluşan alanlar inşa etmeyi önermiştir." diye konuştu.
Çelebi, "Şehirlerin, doğayla çatışan beton ormanlar haline gelmeye devam etmeleri mümkün değil. Topraklarımızı, bitkilerimizi, ağaçlarımızı, yapraklarımızı, göllerimizi ve göletlerimizi birer varlık olarak görmeli ve diğer hayati kaynaklara davrandığımız gibi onları ölçmeli, değer vermeli ve kullanmalıyız." diyerek sözlerini tamamladı.